Aort Anevrizması

Aort Anevrizması

Aort Anevrizması

Aort Anevrizması Nedir?

Aort, kalpten çıkan ve oksijenlenmiş temiz kanı taşımakla görevli olan en büyük atardamardır. Çıkış noktası kalp olan aort, önce kalbi besleyen koroner atardamara ardından ise beyin ve kola giden damarlara dal vererek ilerler ve sonra kavislenerek göğüs içinde ve takiben karında vücudun aşağısına doğru inmektedir.

Aort çapı, kalpten çıktığı noktada 2,5 cm’dir ve bu özelliği ile vücuttaki en geniş çapa sahip olan damardır. Özellikle kalpten çıktığı bölümde aorta en geniş çapa sahip olup ilerledikçe daralır. Aort çapında çeşitli sebeplerle artış meydana gelmesi tıp dilinde “anevrizma” olarak adlandırılmaktadır.

Aort anevrizması, aort duvarının zayıf olduğu bölgelerde meydana gelen genişleme ya da diğer adıyla balonlaşmadır. Aort içerisinde pompalanan kanın basıncı doğrultusunda, zayıflayan kısmın bir balon gibi dışarı genişlemesiyle aort anevrizması meydana gelmektedir.

Aort Anevrizması Türleri Nelerdir?

Aort anevrizması, aortanınn herhangi bir kısmında ortaya çıkabilmektedir. Anevrizmanın aortun hangi bölümünde meydana geldiği, aort anevrizmasının türünü belirlemektedir.

  • Abdominal aort anevrizması; aortun karından geçen bölümünde meydana gelen aort duvarı hasarı sonucu ortaya çıkan anevrizmadır. Abdominal aort anevrizması, aort anevrizması vakalarının en sık rastlanan türüdür.

Aort Anevrizması Semptomları Nelerdir?

Anevrizma, genellikle yavaş ve belirtisiz şekilde ilerleyen bir durumdur. Boyutu zamanla ve yavaş yavaş büyüme gösteren aort balonlaşması, genellikle hastalarda hiçbir şikayet oluşturmadan ilerleyerek aniden ciddi problemlere sebep olabilmekte ya da başka durumlarla ilgili kontrollerde tesadüfen keşfedilebilmektedir.

Her ne kadar ileri aşamalara kadar şikayet olmamasına karşın, ağrı aort anevrizması belirtileri içinde en sık rastlanan şikayettir. Ağrı, anevrizmanın meydana geldiği yere bağlı olarak göğüs ya da karın bölgesinde ortaya çıkan aralıklı ya da sürekli ağrılar şeklindedir. Aort anevrizmaları ağrı oluşturduğunda bu ciddi ve acil bir durumdur.

Abdominal aort anevrizması sonucu ortaya çıkan semptomlar; karın bölgesinde nabız benzeri ritmik bir atım hissi şeklinde gözlemlenmektedir. Torasik aort anevrizmasının semptomları olarak ise; sırt ağrısı, nefes darlığı ve yutma zorluğu durumları meydana gelebilmektedir.

Aort anevrizmaları yavaş ve semptomsuz şekilde ilerlediği zaman, aniden yırtılarak, şiddetli ağrıya, yırtılmanın gerçekleştiği yere ve kanama miktarına bağlı olarak şoka ya da şuur kaybına sebep olabilmektedir.

Aort Anevrizması Risk Faktörleri Nelerdir?

Aort anevrizması, kan damarlarında meydana gelen hasarlar ya da bu damarlarda zaten mevcut olan kalıtsal kusurlar sebebiyle meydana gelebilmektedir. Bu bakımdan, kalp krizi için geçerli olan risk faktörleri aort anevrizmasının risk faktörlerinin bazılarını meydana getirmektedir. Bu risk faktörlerini şu şekilde sıralayabilmekteyiz;

  • Biküspit aort kapağı
  • Yüksek kötü kolesterol
  • Yüksek tansiyon
  • Arter duvarında sertleşme meydana gelmesi
  • Diyabet hastalığı
  • Sigara tüketimi
  • Kalıtsal faktörler

Aort anevrizması, yaralanma ya da enfeksiyon durumlarında, aort ameliyatları ve aort duvarlarında zayıflama meydana gelmesine bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir.

Aort Anevrizması Nasıl Teşhis Edilmektedir?

Genellikle herhangi bir semptom oluşturmadan ilerleyen aort anevrizması, genellikle başka bir durum ya da rutin kontroller sebebiyle yapılan taramalarda teşhis edilmektedir.

Abdominal aort anevrizması şüphesi durumunda teşhis için ultrason ya da BT taraması gerçekleştirilebilmektedir. Torasik aort anevrizması teşhisi ise, BT taraması veya MR uygulanarak gerçekleştirilmektedir. Aort anevrizması teşhisinin doğrulanması doğrultusunda çeşitli görüntüleme testleri gerçekleştirilerek anevrizmanın boyutunun, tam olarak gerçekleştiği yerin ve şeklinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu noktada detaylı ve sağlıklı bir değerlendirme için uygulanabilecek testler şu şekilde sıralanabilmektedir;

  • Kan damarlarının X ışını kullanılarak görüntülenmesi (Röntgen)
  • Transözofageal ekokardiyografi (Eko) ile aorttan elde edilen ultrason görüntülerinin yemek borusu içerisinden kaydedilmesi
  • Kan damarlarının içinin intravasküler ultrasonografi uygulanarak incelenmesi -Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi (BT) taraması yapılması

Aort Anevrizması Tedavisi

Aort anevrizması tedavisinde, anevrizmanın yeri, büyüklüğü, şekli, kişinin yaşı, genel sağlık durumu ve yapılan görüntüleme testleri doğrultusunda gerçekleştirilen değerlendirmelere göre, kişiye en uygun tedavi belirlenmektedir. Normalde bir anevrizma şikayet yapmıyor ve küçük çaplı ise aralıklı muayenelerle takip edilir. Bu dönemde hastanın kan basıncı normale indirilir, sigara gibi en önemli risk faktörlerinden biri ortadan kaldırılır ve genel kalp hastalıkları riskleri (şeker, kolesterol v.b.) kontrol altına alınır.

Eğer bir anevrizma hiçbir şikayet oluşturmuyorsa kadınlarda 5 cm, erkeklerde ise 5.5 cm çapına ulaştığında tedavi edilmelidir. Ayrıca aralıklı takiplerde anevrizma yılda 1 cm den fazla büyümüş ise tedavi gereklidir. Eğer şikayetler başlamış ise çapına bakılmaksızın tedavi önerilir.

Aort anevrizmasının tedavisinde temel olarak; başlıca açık ameliyat ve endovasküler onarım teknikleri uygulanmaktadır. Aortun uzun bir kısmı boyunca ya da çok sayıda anevrizma gözlemlenmesi durumunda, açık cerrahi ameliyat ile endovasküler onarımın bir kombinasyonu uygulanabilmektedir.

Açık Cerrahi Ameliyat ile Aort Anevrizması Tedavisi

Açık cerrahi operasyonlarda, anevrizmanın meydana geldiği yere göre göğüs ya da batın bölgesinde kesi gerçekleştirilmektedir.

Açık cerrahi sırasında, aortun balonlaşan bölgesi sentetik bir greft (yapay damar) ile değiştirilir. Bu ameliyatta yapay damar kusurlu alanın yerine her iki taraftan normal aortya dikilerek sağlanmaktadır. Ortalama 3-5 saat süren açık cerrahi ameliyat sonrası hasta yaklaşık 5-10 gün hastanede kalmaktadır.

Endovasküler Onarım (kapalı tedavi) ile Aort Anevrizması Tedavisi

Endovasküler onarım uygulamasında, kasık bölgesinden minimal kesiler gerçekleştirilerek aortaya bağlanan atardamarlara erişilmekte ve bu atardamarlar içinden geçirilen bir kılavuz tel yardımıyla hastalıklı aort bölgesine ulaşılmaktadır. Daha sonra bu kılavuz tel üzerinden hastalıklı bölüm içinde yapay damar döşenir. Endovasküler onarım yöntemi, ortalama 1-2 saat sürmekte, açık cerrahi uygulamalara göre daha az travma gerçekleşmekte, dolayısıyla hasta 2-6 hafta içerisinde normal yaşantısına dönebilmektedir.