Torasik Aorta Anevrizmaları
Aorta anevrizması, oksijen açısından zengin kanın vücuda sistemli şekilde dağıtılmasından sorumlu olan büyük atardamarda meydana gelen genişleme ya da balonlaşmaya verilen addır. Aort duvarlarının çeşitli nedenlerle zayıflamasıyla birlikte ortaya çıkan genişleme, artan basınç miktarının da etkisiyle balonlaşmaya sebep olmaktadır. Balon zamanla giderek büyüyüp patlamakta ve hayatı tehdit eden iç kanama ile sonuçlanmaktadır.
Aort anevrizması meydana geldiği yere göre türlere ayrılmaktadır. Bu bakımdan aortun karından (abdomen) geçen kısmında meydana gelen balonlaşma abdominal aort anevrizması, aortun göğüs içindeki kısmında meydana gelen balonlaşma ise torasik aorta anevrizması adını almaktadır. Torasik aort anevrizması, abdominal aort anevrizmasına göre daha az sıklıkla gözlemlenmektedir.
Vücuttaki en büyük atardamar, aort adı verilen ve kalbin sol karıncığından çıkan oksijen bakımından zengin temiz kanın bütün vücuda sistemli şekilde dağıtılmasından sorumlu olan yapıdır. Aortun, göğüs kafesinin içerisinde yer alan bölümü torasik aort atardamarı adını almaktadır.
Torasik aorta anevrizması, vücuttaki en büyük atardamar olan aortanın, göğüs içerisindeki kısmında meydana gelen genişleme ya da balonlaşmadır. Aortada gözlemlenen genişlemelerin yaklaşık olarak %25’i göğüs kafesi içerisinde yer almaktadır.
Torasik aorta anevrizması göğüs içerisinde; aorta kökünde, aortun kalpten çıktığı bölgede, göğüs içerisinde aortun büküldüğü kısımda ya da inen aortta meydana gelebilmektedir.
Torasik aort anevrizması çeşitli hastalıkların aort damar duvarında oluşturduğu hasar sonucu meydana gelebildiği gibi genetik sebeplerle de ortaya çıkabilmekte, yaş faktörü de önemli sebepler arasında sıralanabilmektedir. Torasik aorta anevrizması gerçekleşen hastalarda, genellikle kontrolsüz hipertansiyon söz konusu olmaktadır.
Torasik aort anevrizmasının sebeplerini genel itibariyle şu şekilde sıralayabilmekteyiz;
Aorta anevrizmaları genel itibariyle, sinsi şekilde seyir göstermekte ve belirti oluşturmamaktadır. Bununla beraber, aortada genişlemenin meydana gelmeye başlamasıyla birlikte, diğer dokulara basınç oluşturan bu genişleme en sık olarak sırt ağrısı şikayeti oluşturmaktadır. Bu ağrı, göğüs bölgesinde, sol omuzda ve her iki kürek kemiği arasında hissedilebilmektedir.
Torasik aorta anevrizması ile birlikte meydana gelen semptomları; sırt ağrısı, yutma güçlüğü ve nefes darlığı şeklinde sıralayabilmekteyiz.
Torasik aorta anevrizması genellikle başka şikayetler dolayısıyla yapılan tetkikler sırasında, tesadüfen teşhis edilmektedir.
Torasik aorta anevrizmalarının tanısı sırasında uygulanan tetkikleri şu şekilde sıralayabilmekteyiz;
Torasik aorta anevrizması tanısı gerçekleştirilen hastaların tedavi süreci; takip, ameliyat, açık cerrahi ve endovasküler onarım şeklinde yapılabilmektedir.
Torasik anevrizma boyutu 4-5,5 cm civarı olan hastalar, altı ayda bir ekokardiyografi uygulanarak takip edilmekte ve anevrizma çapında, şeklinde ya da hastanın şikayetlerinde değişim yaşanıp yaşanmadığı takip edilmektedir.
5,5 cm çaptaki genişlemeler aort anevrizmasının patlama riski için sınır olarak kabul edilmektedir. Bu bakımdan takip sürecinde, anevrizmada genişleme meydana gelmesine sebep olabilecek faktörlere müdahale edilebilmektedir. Takip sürecinde, kalp damar hastalığının risk faktörleri düzeltilebilmekte, hipertansiyon tedavisi yapılarak, sigaranın bırakılması sağlanabilmektedir.
Torasik aorta anevrizmasına yandaş başka hastalıkların etkisi gözlemlenmediği durumlarda 55 mm üstündeki damar genişlemelerine ameliyat ile müdahale edilebilmektedir.
Marfan sendromu tanısı yapılan hastalarda 45 mm üstü genişlemeler, biküspid kapağı bulunan hastalarda ise 50 mm üstü genişlemeler ameliyat ile tedavi edilmektedir.
Torasik aorta anevrizmalarının açık cerrahi onarımla tedavisi sırasında, göğüs kafesinin sol tarafına bir kesi yapılmakta, anevrizma oluşan aorta yerine teflon ya da polyesterden yapılan yapay bir damar grefti uygulanmaktadır. Eğer kalpten çıkan aortada veya kavis yapan aortada anevrizma varsa aynı kalp ameliyatlarında olduğu gibi önden göğüs açıklarak ameliyat yapılmaktadır.
Açık cerrahi tedaviye alternatif olarak, uygun anevrizma vakaları ve hastalarında uygulanan endovasküler stent greft yöntemi ile, göğüs ya da karın bölgesinde kesi yapılmadan kasıktan tel ve kateter uygulanarak tedavi sağlanabilmektedir.
Endovasküler stent greft tedavisi ile, ince bir kateter üzerine yerleştirilen yapay damar, kasıktan atardamar içerisine, sonrasında ise göğüsteki aortanın hastalıklı bölümüne ilerletilmekte ve yapay damarın genişleyen bölgesine yerleştirilmektedir. Bu sayede kan anevrizma haline gelmiş damar bölümüne temas etmeden doğrudan yapay damar içinden geçerek dolaşımı devam etmektedir. Yapay damar çevresindeki genişlemiş anevrizmatik damar bölümü zamanla küçülmektedir.